Obezite, “Yüzyılın Hastalığı” kabul edilmekte ve hastalıkla her yönde mücadele edilerek, bir ekip ve konsey yaklaşımı ile tedavisi sağlanmaktadır.
Obezite, vücuttaki yağ dokusunun normalden fazla olması halidir. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %30’u fazla kilolu ya da obez insanlardan oluşmaktadır. 21. yüzyılın en önemli toplum sağlığı sorunlarından biri olan obezite ölümlerin yaklaşık yüzde 5’ine sebep olmakta ve global ekonomik maliyeti yıllık 2 trilyon doları bulmaktadır. Sağlık Bakanlığı Beslenme Araştırması ve TURDEP- II çalışmasına göre ülkemizdeki her 3 yetişkinden 2’sinin kilolu ya da obez olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca ülkemizdeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 3’ü kadarı Morbid Obez yani Vücut Kitle İndeksleri (VKİ) 40 kg/m2 nin üzerindedir.
Obezite cerrahisi, tedavide her hasta için ilk seçenek değildir. Hastalar öncelikle diyet ve egzersizle kilo kontrolü programlarına alınmakta ancak VKİ’si çok yüksek olan aşırı kilolu hastalarda bu program, uzun dönem sürdürülebilir kilo kaybı sağlayamamaktadır. Bu nedenle bazı hasta grupları için kalıcı kilo kontrolü sağlayan en etkili yöntem obezite cerrahisidir. Obezite cerrahisinin kilo verme konusunda kesin ve kalıcı bir etki sağlaması için kişinin önemli bir operasyon geçirdiğinin bilincinde olması, ameliyat sonrasında beslenmesine ve egzersizlerine devam etmesi gerekir. Bu hastaların kilo verme hızları çok yüksektir ancak kilonun korunması için kişinin yaşam tarzını kalıcı olarak değiştirmesi ameliyatlardan sonraki dönem için de oldukça önemlidir. Cerrahi sonrası diyet ve yaşam tarzı değişikliklerini yerine getirmeyen hastalarda maalesef kaybedilen kiloların bir kısmı tekrar geri alınabilir. Teknolojik ilerlemeler obezite cerrahisi alanında önemli gelişmeler yaşanmasını sağladı, Kapalı yani laparoskopik ve robotik yöntemlerle yapılan obezite cerrahileri sonrasında hastalar kısa zamanda iyileşip, günlük hayatlarına kolaylıkla geri dönebilir duruma geldi. Ameliyat sürecinin kolaylaşması ve ameliyat sonrası risklerin azalması obezite tedavisinde cerrahi yöntemlerin tercih edilme oranının artmasını sağladı. Bununla birlikte başarılı bir obezite cerrahisi sonrasında hastalar obeziteden kaynaklanan sağlık problemlerinden de kurtulur.
Hastaya hangi ameliyat yönteminin uygulanacağı; kilosu, obeziteye eşlik eden hastalıkları ve yeme alışkanlıklarına göre planlanır. Ameliyat tekniği ve uzun dönem sonuçları açısından birbirinden farklı cerrahi yöntemler bulunmaktadır. Bugün için Laparoskopik / Robotik Sleeve Gastrektomi (tüp mide ameliyatı), Roux-en-Y Gastrik Bypass ve Mini Gastrik Bypass cerrahisi kabul gören ve en sık uygulanan yöntemlerdir.
Cerrahi sonrasında kişiler, kalıcı kilo kontrolü ve/veya mevcut sağlık problemleri için endokrin uzmanı, tıbbi beslenme tedavisinin planlanması ve bu planın yaşam şekli haline getirilmesi için uzman bariatrik diyetisyen, yeme davranış bozuklukları tedavisi konusunda deneyimli davranış terapisti psikolog ve psikiyatrist, kişiye özel ve fiziksel durumuna uygun egzersizleri planlayan fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerce birlikte takip edilmektedir. Obezitenin yol açtığı ek sorunlar, bu ekibe destek veren diğer uzmanlarla birlikte çözülmekte; hastalar “butik konsept”te bağımsız bir birimde, bütüncül bakış açısı ve kişiye özel programla izlenmektedir.
Tedavi ve diyet programlarıyla kilo vermeyi başaramayan, VKİ 40 kg/m2’dan yüksek ya da VKİ’i 35 kg/m2’den yüksek ve kronik bazı hastalıkları bulunan ve bu nedenle önemli sağlık sorunları yaşayan kişilere tedavi amaçlı uygulanan cerrahi girişimlere “Obezite Cerrahisi” adı verilmektedir. Obezite tedavisinde önemli bir yere sahip olan obezite cerrahisi ile hastalar normal kilolarına dönebildiği gibi bu kişilerde obeziteyle ilişkili hastalıkların görülme sıklığı da azalmaktadır. Kapalı cerrahi yöntemiyle laparoskopik ve robotik olarak yapılan obezite cerrahisi sayesinde ise hastaların iyileşme süreci kısalmaktadır. Kilo vermek için obezite cerrahisi geçirmiş hastalar arasında yapılan araştırmalar; ameliyat olmuş kişilerin, olmayanlara kıyasla daha düşük oranda obeziteyle ilişkili kanserlere yakalandığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte yaşam sürelerinin daha uzun olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Bunun nedeni sadece diyet ve spor ile hedeflenen kilo kaybı girişimleri vücutta %4-10’luk bir kilo kaybıyla sonuçlansa da, obezite cerrahisi gerekli hayat tarzı değişikleriyle desteklendiğinde, ilk yılda fazla kiloların %50-80 oranında kaybını sağlamaktadır.
Obezite cerrahisi hastanın yeme-içme özellikleri, diyabet, yaşam tarzı ve diğer hastalıkların durumu göz önüne alınarak planlanır. Cerrahi, genellikle 18-65 yaş arasında uygulanmaktadır. Ancak Obezite Cerrahisi merkezi gibi deneyimli kurumlarda 18 yaş altı (Adölesan Obezite Cerrahisi) ve 65 yaş üstü hastalarda da güvenle uygulanabilmektedir. Hastaya cerrahi işlem uygulanabilmesi için bazı şartlar gereklidir.
Ameliyat olabilecek hasta grupları;
Obezite cerrahisinde kullanılan birçok yöntem bulunmaktadır. Gastrik By pass ameliyatı da obezite cerrahisinde en çok tercih edilen cerrahi yöntemlerin başında gelmektedir.
Laparoskopik Gastrik By-Pass (R-YGB) cerrahisi kombine tip ameliyatların en sık uygulanan tipidir. Gastrik Bypass obezite cerrahisinde başarılı sonuçları ile dikkat çeken yöntemlerden biridir. Bu ameliyatla mide hacmi küçültülürken besinlerin emilimi ince bağırsakta kat edilen yol kısaldığı için azalmaktadır.
Midenin başlangıcında ki kısım, yaklaşık 30-50 cc kalacak şekilde geri kalanından ayrılır. İnce bağırsakların bir kısmı da bypass edilerek yeni oluşturulan küçük mideye bağlanır. Bu şekilde hastalar çok daha küçük porsiyonlar ile hızlı bir şekilde doyma hissine ulaşırlar. Aynı zamanda da alınan yüksek kalorili besinlerin önemli bir kısmının emilimi engellenir.
Laparoskopik Gastrik By-Pass (R-YGB) cerrahisi ile etkin ve kalıcı kilo kaybı sağlanır. Hastalar sadece hacim kısıtlayan ameliyatlara benzer şekilde, küçültülmüş yeni mide poşları nedeniyle çok daha küçük porsiyonlar ile hızlı tokluk hissine ulaşmaktadırlar.
Gastrik By-Pass cerrahisi gerektiğinde geri dönüştürülebilmektedir.
Gastrik By-Pass (R-YGB) birincil olarak bir morbid obezite ameliyatıdır. Obeziteye eşlik eden birçok hastalık varlığında Gastrik By-Pass (R-YGB) tedavisi uygulanabilir. Bunların başında Tip 2 diyabet gelmektedir. Kontrol altına alınamayan Tip 2 diyabet hastalarının cerrahi tedavisinde gastrik by-pass ameliyatı ile olumlu sonuçlar alınabilmektedir.
Gastrik By-Pass Ameliyat öncesi
Ameliyat olması planlanan hastalar detaylı bir değerlendirmeden geçirilir. Fiziksel tetkiklerin yanı sıra endokrinoloji ve psikiyatri uzmanları tarafından her hasta mutlaka ameliyat öncesi detaylı şekilde değerlendirilir.
Ameliyat nasıl yapılır?
Ameliyat sonrası
Hastalar hastanede 4-6 gün takip gerekir. Taburcu olurken diyetisyen tarafından ilk kontrole kadar olan beslenme planlanır. İlk yıl boyunca obezite cerrahı haricinde endokrinoloji, psikiyatri ve diyet uzmanı tarafından yakın takip yapılır.
Midenin boyutunu küçültmek, yemek miktarını azaltmak için çeşitli yöntemler uygulanabilir. Obezite cerrahisinde kişiye göre farklı ameliyat yöntemleri kullanılabilir. Bu prosedürler sayesinde kilo verme desteklenir ve ek olarak hormonal değişiklikleri de hareket geçirmektedir. Hormonal değişiklikler, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon obezite ile bağlantılı olduğundan bu hastalıkların da önüne geçmesinde etkili olur.
Tüp mide yani Sleeve Gastrektomi ameliyatı midenin cerrahi işlemle bir tüp (boru) haline getirilmesidir. Sindirim sistemi incelendiğinde bu sistemin hemen hemen bütün organlarının boru şeklinde olduğu görülür. Yemek borusu, bağırsaklar bunların hepsi ince uzun borular şeklinde organlardır. Bu sistemde bir istisna olan mide daha çok gıda alabilmesi ve depo oluşturabilmesi için boru şeklinde değil kese şeklindedir. Ameliyatla midenin büyük bir kısmı geri dönüşü olmayacak şekilde çıkarılarak yemek borusunun devamı ve bağırsaklarla devam eden bir sistem haline getirilmesi tüp mide ameliyatıdır. Mideye bir tüp veya başka bir yabancı cisim yerleştirilmemektedir. Midenin şekli tüp şekline benzediği için tüp mide ameliyatı olarak isimlendirilir.
Tüp mide ameliyatının tek etkisi midenin hacminin küçültülmesi üzerine değildir. Mide küçültülerek tüp şekline getirilirken mideden salgılanan açlık hormonu üzerinde de ciddi etkisi bulunmaktadır. Yemeğe karşı istek azalır, beyin daha az açlık hisseder yani tüp mide ameliyatı sadece mekanik etki değil hormonal etki de oluşturmaktadır.
Tüp mide birincil olarak bir morbid obezite tedavisidir. Morbid obeziteye eşlik eden birçok hastalık tip 2 diyabet dâhil, bu cerrahi tedaviden yüksek oranda fayda görür. Ancak asıl hedef obezite değil de tip 2 diyabet olduğu durumlarda bypass gurubu ameliyatların başarısı daha yüksektir.
Ayrıca tüp mide ameliyatı ileri derece obezite hastalarında bir geçiş ameliyatı olarak da kullanılabilir. İleri derece obez hastaları bypass grubu ameliyatlara hazır hale getirebilmek için tüp mide ameliyatı kullanılabilir.