Kas üzeri ameliyatı eğer düzgün seviyede yapılırsa ve kas altına inilmezse güvenli bir operasyondur. Kasın altına inildiğinde ise düşük de olsa pektoral kasa, göğüs kafesine, kemiklere ya da akciğere zarar verme ihtimali vardır. Bu nedenle donanımlı merkezlerde uzman kişiler tarafından yapılması önemlidir.
Bu işlem sonuçta cerrahi bir operasyondur. Az da olsa kanama, morarma gibi riskleri olabilir. Çok fazla meme dokusu alınırsa meme başı altında çökmeler olabilir. Bu nedenle operasyonun konusunda uzman doktorlar tarafından tam donanımlı ve güvenilir merkezlerde yaptırılması önemlidir.
Tedavi sonrası jinekomastinin tekrarlaması beklenmez; ancak hastaların kilo alması halinde yağ dokusu oluşabilir. Bu nedenle kilo kontrolü önemlidir.
İlk hafta mümkün olduğunca dinlenilmeli ve üst beden hareketleri aza indirgenmelidir. Ağırlık kaldırma, yorucu işler ve güç gerektiren egzersizlerin ertelenmesi, dolaşımı artırmak için yürüyüş yapılması ve mümkün olduğunca araba kullanmamaya çalışılması gerekmektedir. Birinci aydan sonra bazı ağır aktivite ve egzersizleri yapmak mümkün olmaktadır.
Jinekomasti operasyonunun ardından hastaların 2-3 hafta süresince jinekomasti korsesi olarak da anılan korse takması gerekmektedir. Kesin sonuç 6- 12 ay arasında alınır. Ameliyat sonrasında ise çok ciddi bir kilo değişimi olmadığı sürece operasyonun sonucu kalıcı olurken, meme ucunda da herhangi bir his kaybı oluşmamaktadır.
Cerrahi sonrası hasta aynı gün ya da ertesinde taburcu edilmektedir. Çoğu hastada iyileşme süreci yaşam kalitesini etkilemediği gibi, ağrı da yaşanmamaktadır. Kişi, jinekomastinin büyüklüğüne göre hasta kısa bir süre sonra normal yaşamına dönebilmektedir. Jinekomasti, beslenme planlamasının da çok iyi yapılmasını gerektiren bir rahatsızlıktır. Bu nedenle erkekler jinekomasti uygulamasının öncesi ve sonrasında fazla kilo alımından kaçınmalı, gerektiği takdirde beslenme ve diyet uzmanı kontrolünde ideal kilolarını korumalıdır.
Ciddi bir ağrı hissedilmese de cerrahi yapılıyorsa hafif ağrılar olabilecektir. Liposuction yapılacak ise zaten bölgenin altı ağrı kesici ile doldurulduğundan ağrı hissedilmez.
Jinekomasti ileri derece değilse spor veya diyet ile fayda görülebilir. Bu nedenle hastalar öncelikle egzersize ve diyete yönlendirilir. Hastaların ameliyat öncesi gıda takviyeleri ve kanı sulandırabilecek kırmızı meyvelerden kaçınması önerilir. Sigara yara iyileşmesini bozan bir faktördür. Sigara kullanımının ameliyattan 1 hafta önce bırakılması ve ameliyat sonrası 1 haftaya kadar içilmemesi başarıyı artıracaktır.
Yasal olarak 18 yaş sınırı bulunmaktadır. Herhangi bir üst yaş sınırı bulunmamaktadır.
Meme başı sarkıklığının belli bir ölçünün altına inmesi bir kriterdir. Hacim olarak 50-100 cc arası olması gereken meme dokusunun 200-300 cc’lere ulaşması jinekomasti estetiği için yeterli bir kriterdir.
Mevcut sarkıklıkları fazla olan ya da meme dokusu çok büyük olan tüm erkekler aday olarak gösterilebilir.
Ergenlikte görülen jinekomasti, genellikle geçici olmaktadır ve hastaların yaklaşık yüzde 90’ında üç yıl içinde kendiliğinden düzelme görülmektedir. Bu şartlarda düzenli takip yeterli gelebilmektedir. Erişkinlikte ise öncelikle altta yatan sebep varsa bunun düzeltilmesi gerekir. Bir neden olmadığında ya da mevcut sorun giderilmesine rağmen hastanın durumunda düzelme görülmezse, cerrahi tedavi planlanmaktadır.
Erkeklerde kadın tipi bir meme büyümesi görülmesi kilo alımına bağlı olabilir. Ancak kilo verilse bile bu görünümden kurtulmak mümkün olmayabilir. Bu durumda kişi doktora başvurmalı, çeşitli muayene ve tetkiklerle jinekomasti konusunda kesin tanı konulmalıdır.
Ciddiye alınmayıp tedavisine başlanmayan fistüller özellikle anal bölgede çoğalırsa semptomlar artar ve kişiye olumsuz etkileyecek boyuta gelebilir.
Fistülün en etkili tedavisi cerrahi olarak kabul edilir. İlaç tedavisiyle fistülün etkisinin azaltılması amaçlanır ancak kalıcı çözüm cerrahi işlemler ve fistül ameliyatıyla sağlanır.
Fistül ameliyatı olmayan kişilerde uzun vadede fistül kronikleşir ve günlük hayatı olumsuz etkileyen kötü koku, akıntı ve dışkıları tutamama gibi sorunlar uzun süreli devam eder.
Erkeklerin meme dokularında da kanserli hücreler oluşabilir ama bu durum nadiren gerçekleşir. Nadiren gerçekleşen bu durum daha çok yaşlı erkekleri etkiler.
Hiçbir kanser bulaşıcı değildir. Bir ailenin birçok bireyinde kanser görülmesi bu yanlış düşünceye sebep oluyor olabilir. Kişi kanser hastalığını başka bir kimseye bulaştıramaz. Ancak rahim ağzı (serviks), karaciğer kanseri gibi bazı kanserlerin nedenleri arasında virüsler vardır.
Meme muayenesini adet döneminin bitiminden 4-5 gün sonra yapmak gerekir.
Egzersiz bağışıklık sistemini güçlendirir ve kilonuzu kontrol altında tutmanıza yardımcı olur. Haftada üç saat veya günde yaklaşık 30 dakika kadar az bir egzersiz yapan bir kadında meme kanseri riskini azalabilir.
Meme kanseri teşhisinde görülen her 10 kitlenin 8’i iyi huylu olabilir. Genç yaşlarda görülen kist denilen kanser olmayan kitleler, fibroadenom ve orta yaşlarda görülebilecek olan fibrokistik kitleler olabilir. Memedeki her kitlenin ağrılı ya da ağrısız olması kanser olduğu anlamına gelmemektedir.
Meme kanseri teşhisinde değerlendirilen, memede ele gelen kitle, memede şişme ve kalınlaşma, meme ucunun kabuk bağlaması, meme derisinde kızarıklık, göğüslerin üzerindeki damarlarda büyüme, koltuk altında şişlik ve meme ucunun içe dönmesi en yaygın meme kanseri belirtileridir.
Kıl dönmesi ameliyatı, anestezi gerektirmeden lokal olarak yapılır. Açıklan yaralar küçük olduğundan yaranın iyileşmesi ve kapanması daha kolay olmaktadır.
Uzun süre tedavisiz kalan pilonidal sinüs yani kıl dönmesi vakalarında çok nadir de olsa kansere dönüşebilir. Bu durumda kanserin nüksetmesi ve hayati tehlike riski vardır.
Kıl dönmesin bazen sivilceyi andırabilir. Hastaların bazıları bazen apseyi kendileri patlatabilir. Ancak kıl dönmesi apsesinin patlatılması sorunu çözmemektedir. Kıl dönmesi kistlerinin, irinin yanı sıra saç ve diğer döküntülerle dolu olduğunu ve sıkarak her şeyin çıkarılamayacağı bilinmelidir. Ayrıca yarayı hastanın sıkarak patlatması yeni bir enfeksiyon gelişmesi veya yara izi kalması bakımından risklidir.
Kıl dönmesin bazen sivilceyi andırabilir. Hastaların bazıları bazen apseyi kendileri patlatabilir. Ancak kıl dönmesi apsesinin patlatılması sorunu çözmemektedir. Kıl dönmesi kistlerinin, irinin yanı sıra saç ve diğer döküntülerle dolu olduğunu ve sıkarak her şeyin çıkarılamayacağı bilinmelidir.
Kıl dönmesi erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha fazla görülmektedir. Pilonidal sinüs yani kıl dönmesi genellikle 15-35 yaşları arasında sık görülmektedir. 45 yaşından sonra nadiren görülen kıl dönmesi şoförler gibi uzun süre oturmayı gerektiren meslek grupları, berberler, köpek bakıcıları, koyun kırpıcıları ve hareketsiz yaşam süren kişilerde daha fazla görülmektedir.
Bayanlarda kıl dönmesi belirtileri erkeklerdekinden farklı değildir. Kuyruk sokumunda şişlik, apse, ateş, kötü koku gibi belirtiler her kıl dönmesinin ortak belirtileri arasındadır. Bununla birlikte lazer epilasyon uygulaması bayanlarda kıl dönmesi belirtilerinin ortadan kaldırılmasında faydalı olabilmektedir.
Kıl dönmesi, kuyruk sokumu ve kalça yarığındaki şişlik, ağrı, kızarıklık, apse ve özellikle otururken şiddetli acıyla ortaya çıkar.
Kıl dönmesi hastaları kuyruk sokumundaki keseyi bazen sivilce zannedilerek yanlış bölüm ve doktorlara gidebilmektedir. Kıl dönmesi hastalığı için genel cerrahi doktoruna gidilmelidir. Kıl dönmesini tedavisi cerrahi yöntemle müdahaledir. Doktor seçimi yapılırken; kalınbağırsağın son bölümü olan rektum ve halk arasında makat olarak bilinen anüs bölgesinin hastalıkları hakkında daha tecrübeli olan proktoloji uzmanlarının tercih edilmesi önemlidir. Aynı zamanda tedavide cerrahi yöntemler kullanılacağı için tercih edilen hastanenin tıbbi alt yapısının da yeterli olmasına dikkat edilmelidir.
Mide balonları patlamaz ancak midedeki çok yüksek asit oranı nedeniyle delinme olabilir. Delinmesi ise nadir görülen bir durumdur.
Klasik mide balonlarına göre çok daha ince ve pürüzsüz olan yutulabilir mide balonu üzerinde yemek artığı barındırmadığı için ağız kokusuna neden olmaz.
İşlem anestezi altına yapılamamaktadır. Kapsülün bir miktar su ile yutulmasıyla tamamlanır.
İşlem çok basit gibi görünse de tam donanımlı hastanelerde 20 dakikalık bir sürede gastroenteroloji uzmanı hekim gözetiminde yapılmalıdır.
Balon mideye yerleştikten sonra ağrı ya da acı hissedilmemektedir.
Yutulabilir mide balonu işlemden sonra midede 4 ay kalmaktadır. İşlevini tamamladıktan sonra kendiliğinden vücuttan atılmaktadır.
Yapılan çalışmalarda, yutulabilir mide balonunun yardımıyla fazla kilolarının ortalama % 20-50’sinin kaybedildiği belirlenmiştir. Yutulabilir mide balonu midede 4 ay kalmaktadır. Bu sürede işlem yapılmadan önceki kilonun uygulamadan sonra ortalama % 7-15’ini vermesi beklenir. Yine yapılan araştırmalarda, mide balonu uygulanan insanlarda 12 hafta boyunca kilo kaybı olduğu gözlenmiştir. Ancak balonla birlikte diyet ve spor yapılması kilo kaybını hızlandıracaktır. Yutulabilir mide balonu uygulandıktan sonra; diyetisyenden sürekli destek alınmalı, kilo vermeye ilişkin veriler takip edilerek uygun diyet programı uygulanmalıdır. Diyabet, hipertansiyon ve uyku apnesi gibi sorunlar varsa uzman hekimlerin görüşlerine başvurulmalıdır.
Klasik mide balonu uygulaması 80’li yıllarda ilk kez yapılmaya başlanmış ve günümüze kadar başarıyla uygulanmıştır. İnsanların sağlığı için yapılan birçok cerrahi ve işlemin riskleri bulunmaktadır. Yutulabilir mide balonu uygulaması cerrahi ve girişimsel işlem olmadığı için oluşabilecek komplikasyonu minimum düzeydedir. Balon yutulduktan sonra da patlama olasılığı çok düşüktür.
Uygulamadan yaklaşık 16 hafta sonra, balonun üzerindeki zamanla etkinleşen bir serbest bırakma valfi açılacak ve balon içindeki hava boşalacaktır. Herhangi bir çıkarma prosedürüne gerek kalmadan dışkı yoluyla vücut dışına atılacaktır. Ancak çok nadirde olsa balonunun çıkarılması için endoskopik veya cerrahi müdahale gerekebilmektedir.
Halk arasında dev mide fıtığı patlaması olarak bilinen duruma ülserler yol açabilmektedir. Ülserler delinerek mide içeriğinin göğüs boşluğu içine boşalmasına yol açabilmektedir. Mide fıtığının patlaması olarak bahsedilen konu aslında ülserin patlamasıdır. Ülserin patladığı durumlar çok ciddidir ve acil müdahale gerektiren sorunlara yol açar.
Dev mide fıtığı ölümcül bir hastalık değildir. Ancak dev mide fıtığının neden olduğu sorunlar ölümcül olabilmektedir. Ülserler ciddi kanamalara veya midede delinmelere yol açabilir. Dev mide fıtığı olan bir grup hastada yapılan incelemede ameliyat edilmeyen hastalardaki ölüm riskinin, ameliyatla düzeltme yapılan hastalara göre 4 kat daha fazla olduğu görüşmüştür.
Midenin 2 cm’lik bir kısmının bile göğüs kısmına çıkması mide fıtığıdır. Dev mide fıtığı ise midenin en az üçte birinin göğüs boşluğuna çıkmasıdır.
Dev mide fıtığı, midenin olması gereken yerden farklı olarak en az üçte birinin göğüs boşluğu içine geçmesi demektir.
Mide fıtığı ağrısı, göğüs kemiğinin arka kısmına vurarak midede yanma, ekşime, boğazda ağrı şeklinde vurabilir.
Mide fıtığı semptomlarını azaltmaya yönelik olarak yaşam tarzında değişikliklere giderek, reflünün yarattığı etkiler azaltılabilir. Mide fıtığına evde iyi gelen durumlar şöyle sıralanır:
Kolon kanseri, kalın bağırsağın kötü huylu tümörüdür. Bazen iyi huylu polipler kansere dönebilir.
Evre 4’te ameliyat yapılması tercih edilmez. Kemoterapi ve radyoterapi ile kanserli hücrelerin küçültülmesi amaçlanmaktadır. Her 4 evre hastanın tedavisi ve seyri aynı değildir. Hastalığın yayılımına ve tedavilere verdiği yanıta göre değişir.
Kolorektal kanserin nedenleri; yaşam tarzı, yanlış beslenme, aşırı kilo, çevresel etkenlerdeki değişiklikler ve kalıtsal genetik faktörler olarak sıralanabilir
Tek başına kan tahlili ile kolon kanseri teşhisi konulmaz. Ek tetkikler gerekmektedir.
Kolon kanseri araştırmalarda Afrikalı, Amerikalı ırklarda daha fazla görüldüğü ifade edilmektedir. Ülkemizde de sık görülen bir kanserdir.
İleri yaşta, hareketsiz yaşamı olanlarda, aşırı kilolularda, alkol veya tütün kullananlarda, işlenmiş et ürünü tüketenlerde daha yaygın görüldüğü belirtilmektedir.
Uzmanlar tarafından Akdeniz tipi beslenme şeklinin kolon kanserini önleme noktasında önem rol üstlendiği düşünülmektedir. Yapılan araştırmalara göre aşırıya kaçan kırmızı et tüketimi kolon kanserini tetikleyebilmektedir. Akdeniz tipi beslenme biçimine göre ise kırmızı et tüketimi minimum seviye indirilerek sıklıkla sebze ağırlıklı beslenilir. Günlük yaşamda taze meyvelerin ve sebzelerin pişirilerek tüketilmesi ise bu beslenme tarzının bir parçasıdır.
Hayati tehdit oluşturan kanser türlerinin başında yer alan kalın bağırsak kanseri diye bilinen kolon kanseri cinsiyet ayrımı olmaksızın kadın ve erkeklerde görülebilir.
Çevresel faktörlerin önemli yer tuttuğu kolon kanserinde bazı genetik bozuklukların ebeveynlerden bir sonraki kuşağa aktarılması olasıdır. Genetik bozukluklar ise çevre faktörü ile gelişebilir.
Polipler genellikle iyi huyludur. Ancak poliplerin kansere neden olup olmayacağı kısmı uzman hekim takibinde mutlaka değerlendirilmelidir.
Genetik geçiş ile hastalıkların bir sonraki kuşağa aktarılması olasıdır. Ancak aile öyküsünün olmaması kolon kanserinin görülmeyeceği anlamına gelmez. Buna bağlı erken dönemde kontrol amaçlı dahi olsa test yaptırılmalıdır.
İshal ve kabızlığın belirti olarak ortaya çıktığı kolon kanserinde sık olarak lavaboya çıkma isteği ve şiddetli karın ağrıları yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Özgüven kırılmasına neden olacak bu belirtiler psikolojik olarak zorlayıcı bir dönemi beraberinde getirebilir. Depresyon ve kaygı bozukluklarının yaşanabileceği bu evrede psikolojik destek alımı sağlanabilir.
En sık görülen kanser türü olan kolon kanseri, hem erkeklerde hem de kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Ancak erken teşhis ve tedavi ile kolon kanseri ölüm riski azaltılabilir.
Kolon kanserinde ameliyattan sonra hastalığın evresine göre koruyucu olarak tekrarlamaması için kemoterapi uygulanır.
Yapılan çalışmalar, onkoloji prensiplerine uygun yapılan ve tecrübeli cerrahlar uygulanan ameliyatlar hastanın geleceği açısından en önemli faktördür.
Kanser türlerinin birçoğunda hastalığın farklı organlara yayılma ve sıçrama durumu söz konusu olabilir. Genellikle kolon kanseri karaciğere metastaz yapabilir. Bu durumu önlemek için ameliyat sonrası kemoterapi uygulanabilmektedir.
Kolon kanseri belirtileri arasında yer alan makatta kanama taze, parlak kırmızı şeklinde olabilmektedir.
Kolon kanserinde kalın bağırsağın makat bölgesine yakın olan 15 cm’lik kısımdan gelen kanama en önemli belirtileri arasında yer almaktadır. Ancak kalın bağırsağın ince bağırsağa yakın olan başlangıç kısmından kaynaklanan kolon kanserleri, makattan daha çok gizli kanama ile kan kaybına yol açar ve kansızlık ile kendini gösterir.
Hayatın her evresinde görülebilecek kolon kanseri sıklıkla ileri yaşlarda görülür. Temelde ileri yaş faktörünün önemli olduğu kolon kanserinde genetik yatkınlık, hareketsizlik, aşırı kilo, alkol, tütün kullanımı ve aşırıya kaçan işlenmiş et tüketimi başlıca risk oluşturur.
Kolon kanserinin 1. evre belirtileri, kabızlık, ishal, dışkı renginde ve şeklinde değişiklik, dışkıda kan, anüste kanama, aşırı gaz ile birlikte karın kramplarıdır.
Kolon kanseri dört evreden oluşur. Birinci evrede kanser bağırsak duvarına yayılmıştır. Evre 2’de tüm bağırsak katlarına kanser yayılmıştır. Evre 3’te kanser lenf bezlerine yayılır. Evre 4’te karaciğer, karın zarı ve akciğer gibi yerlere sıçrama olur.
Guatr ameliyatı olan hastalar daha sık kontrol edilmelidir. Çünkü alınan dokunun neden olduğu hormonal eksikliğin karşılanması için uygulanan hormon tedavisinin yeterli olup olmadığına en az 6 ayda bir bakılmalıdır. Öte yandan, kanser riski taşımayan ve tiroidin alınmadığı guatr vakalarında, hasta hayatının sonuna kadar ya tedavi almalı ya da doktorunun yönlendirmesi doğrultusunda sadece takip edilmelidir.
Guatr ameliyatlarının çoğunda amaç kanser riskine karşı tedbir almaktır. Kişide guatr hastalığının bir türü olabilir, bir veya birden fazla nodül de bulunabilir. Ancak ilaç tedavisi dışında, tiroit bezinin bir bölümünün veya tamamının alındığı bir cerrahi girişim, sadece kanser riski olabileceğini belirten bir takım patolojiler varsa tercih edilmektedir. Diğer yandan, ameliyat sonrasında geriye kalan tiroit dokusunda hastalığın tekrarlama riski de bulunmaktadır.
Guatr hastalığının en sık nedeni iyot eksikliği olduğu için iyotlu gıdalar tüketmek önemlidir. Guatrojen besinler arasında lahana yer aldığı için guatrı olan hastaların lahana tüketmemesi önemlidir.
Medikal tedaviye rağmen büyüyen guatr, nefes darlığı ve yutma güçlüğü olan, kozmetik olarak boynundaki görüntüden rahatsız olanlar ve kanser şüphesi olan guatr hastaları ameliyat edilmelidir.
Guatr hastalığı kadınlarda erkeklerden daha sık görülür. Özellikle hamilelik dönemlerinde hormonlardan dolayı kadınlarda daha sık görülür.
Guatr için dahiliye yani iç hastalıkları bölümüne başvurabilirsiniz.
Zehirli guatr belirtileri, kişide anksiyete, kilo kaybı, sık terleme ve adet düzensizliği gibi belirtilere neden olabilir.
İyot eksikliğinden kaynaklı olan guatr, beslenme şeklinde yapılan değişikliklerle düzelebilir. Bunun için balık, süt ürünleri, iyotlu sofra tuzu içeren besinlerden yararlanmak gerekir.
Guatr, yaygın olarak görülen, tehlikeli olmayan bir hastalık türüdür. Tiroid bezinin büyümesinin sebebi tiroid kanseri olmadığı sürece tedavi edilebilir bir sağlık durumudur.
Derin makat çatlağı olan kişilerde idrar yaparken ağrı yaşanabilir. Makat çatlağının prostat bölgesine yakın olduğu durumlarda hastalarda hem ağrı hem de sık tuvalete çıkma ihtiyacı yaşanabilir.
Makat çatlağı hastalığının direk olarak zayıflatmasından bahsedilemez. Ancak hastalar tuvalete gitmeye çekindiği için zamanla az gıda tüketmeye başlayabilir. Özellikle ameliyat olmak istemeyen hastalar yaşadıkları sıkıntıları ertelemek için yemek yemekten kaçınabilir. Bu da zamanla hastaların kilo kaybına neden olabilir.
Makat çatlağı hastanın hayat kalitesini bozmaktadır. Farklı bir hastalık ya da kansere neden olmayan makat çatlağı hastaların tuvalette geçirdiği süreyi uzatabilir. Şiddetli ağrı ve kanamalara yol açabilir.
Makat çatlağı ve basur yani hemoroit komşu hastalıklardır. Makat çatlağı makat bölgesinin en uç kısmı olan dudak denilen bölgede ortaya çıkmaktadır. Hemoroit yani basur ise makat çatlağının ortaya çıktığın bölgenin daha üst kısmında ve içeridedir.
Makat çatlağı kronik hale geldiğinde dışa doru bir et parçası çıkabilmektedir. Bu et parçası tahriş olursa şişebilir. Aynı zamanda iltihap yaşanan makat çatlaklarında da şişme şikayeti oluşabilir.
Makat çatlağı mide bulantısı yapmaz.
Makat çatlağı kanser yapmamaktadır.
Makat çatlağının ortaya çıktığı bölgede ter, yağ ve kıl bezleri bulunmamaktadır. Bu bölgede oluşan çatlaklar doku bütünlüğünün bozulmasına yol açmaktadır. Çatlağın içinde dışkı artığı ve yemek artığı dolarak hastalarda kaşıntı şikayetine yol açabilmektedir.
Makat çatlağı her dışkılamada kanama ve acı yapabilmektedir.
Makat çatlağı ishal yapmaz ama ishali olan kişilerde makat çatlağı görülebilir. Aynı şekilde kabızlıkta da makat çatlağı görülebilir. İshalle seyreden farklı bağırsak hastalıklarda vardır. Crohn, Üyseratif Kolit gibi bu hastalıklarda da makat çatlağı oluşabilir. Ancak bu hastalarda makat çatlaklarının yeri normal makat çatlaklarından daha farklıdır. Standart dışı bölgede makat çatlağı görülürse bu tür hastalıklardan şüphe etmek gerekir.
Yaşanan ağrı hastaları yorgun düşürebilir. Hastanın ağrı eşiği burada önemli bir etkendir.
Makat çatlağı olan kadınların normal doğum yapmasında bir sakınca yoktur. Doğum sırasında yaşanan kasılmalar makat çatlağında bir soruna yol açmamaktadır.
Hamilelik döneminde yaşanan hormonal değişimler, rahmin büyümesine bağlı oluşan baskı dokularda yumuşamalar oluşabilmektedir. Daha önce makat çatlağı şikayeti olmayan kadınlarda hamilelik döneminde makat çatlağı ortaya çıkabilmektedir. Ancak gebelik döneminde anne adaylarında daha çok hemoroit şikayeti gündeme gelmektedir.
Makat çatlağı yani anal fissür teşhis ve tedavisi için genel cerrahi bölümüne gidilmelidir. Makat çatlağı tedavisinde ameliyat seçeneği bulunduğu için anal bölge hastalıkları yani proktoloji konusunda uzman doktorların tercih edilmesi önemlidir.
Makat çatlağı doktor muayenesi ırasında gözle görülmektedir. Makat çatlığını görebilmek için mikroskobik bir incelemeye gerek yoktur.
Makat çatlağı kendiliğinden geçebilir. Hastalığın ilk ortaya çıktığı dönemde hasta kabızlığını giderebilirse makat çatlağı kendi kendine düzelebilir. Ancak kronik, derin makat çatlaklarında bu olasılık çok düşüktür.
Makat çatlağı ameliyatı doğru hastaya doğru şekilde yapıldığı zaman gaz şikayeti çok azdır. Genellikle yaşlı kişilerde ve çok doğum yapan kadınlarda gaz sorunu görülebilmektedir.
Makat çatlağının ilk başlangıç aşamasında kortizonlu fitil tedavisi uygulanabilmektedir. Akut kronik makat çatlaklarında uygulanan fitil tedavilerinden alınan sonuçlar çok olumlu değildir.
Makat çatlağı enfeksiyon yapabilmektedir. Makat çatlağı oluşan hastalarda iyileşme bazen değişik bir yapılanmayla gelişebilir. Makat çatlağı olan bölgede cilde yakın bölgede iyileşme gerçekleşir ancak cilt altı bölgedeki çatlak mevcudiyetini sürdürür. Bu arada oluşan boşlukta enfeksiyon oluşabilir. Hastalar bazen doktora apse şikayetiyle gelebilmektedir.
Kronik hale gelmiş makat çatlaklarının tedavisinde genellikle cerrahi işlemler ön plana çıkmaktadır. Sıcak su uygulaması, botoks, ilaç ve krem tedavileri derin makat çatlaklarında olumlu sonuçlar vermemektedir.
Cinsel ilişki sırasında özellikle de orgazm sırasında makat bölgesindeki kaslar kasılıp gevşemektedir. Makat çatlağı olan ve tedavi olmayan hastalar cinsel ilişki sırasında bu kasılmalardan dolayı ağrı hissedebilir. Yaşanan ağrılar cinselliği olumsuz yönde etkileyebilir. Makat çatlağı tedavisi olan hastalarda böyle bir durum söz konusu değildir.
Makat çatlağında özellikle ameliyat sonrasında yaranın iyileşmesi için kantaron yağı kullanılabilmektedir. Kantaron yağının yara iyileşmesini hızlandırdığı bilinmektedir. Yara iyileşmesinin geciktiği durumlarda tavsiye edilmektedir. Ameliyat sonrası yara yerinde beklenmeyen problem varsa çinko oksit kremde kullanılabilmektedir. Kantaron yağı ve çinko oksit krem yeni başlayan makat çatlaklarının tedavisinde de kullanılabilir. Ancak kronik makat çatlaklarında cerrahi işlem ön plana çıkmaktadır.
Makat çatlağı olan hastalar tuvaletini yaparken cam kesiği gibi bir ağrı tarif eder. Bu arada yaranın tekrar açılması ile kanama olabilir. Ağrı tuvaletten sonra da devam edebilir. Bu süre 1-2 dakikadan 1-2 saate kadar uzayabilir. Hastanın ameliyat edilmesindeki en büyük kriter ameliyat öncesi gerekli tedavilerin uygulanmasına rağmen hastada tuvalet sonrası yaşanan ağrıdır. Bu ağrı o kadar şiddetli bir hal alabilir ki hasta tuvalete çıkmamak için yemek yemeği azaltır.
Makat çatlağı rahatsızlığında kremler ağrıları kesmek ve şikayetleri azaltmak için kullanılabilir. Ancak bu tür kremler ilerlemiş makat çatlağı hastalarında olumlu sonuçlar vermemektedir.
Makat çatlağının ilk basamak tedavisi ağrı kesicilerdir. Lokal kortizonlu kremler 1 hafta 10 gün kullanılabilir. Lokal olarak kullanılan makatın son kısmını gevşeten ilaçlar makat tedavisinde gündeme gelebilir.
Makat bölgesi vücudumuzun en kapalı ve nemli yerlerinden birisidir. Burasının bakteriyel florası diğer yerlerden farklıdır. Burada devamlı kalıcı bir pansuman malzemesinin durması zordur ve buranın kan akımı çok fazladır yara iyileşmesi hızlıdır. Enfeksiyon olması o kadar negatif duruma karşın azdır. Hastaların bu alanlarının temizlenmesi için hazır olarak satılan hemoroit küveti denilen alafranga tuvalete adapte olabilen bir leğen içerisine banyo suyu sıcaklığında su içerisinde batikon denilen sıvıdan 10 ml kadar konulur. 5-10 dakika su soğuyana kadar makat bölgesinin suyun içerisine sokarak pansuman yapılmış oluruz. Sıcak su uygulaması ya da oturma banyosu işleminin günde 2 kez ve mümkünse dışkılama sonrası yapması tavsiye edilmektedir.
Uygun hastaya uygun cerrahi tekniklerin gerçekleştirildiği ameliyatlarda hastalarda ağrı sorunu yaşanmamaktadır. Ancak bazı hastaların ağrı eşiğinin çok düşük olması nedeniyle ameliyattan sonraki yakın dönemde ağrı sorunu görülebilmektedir.
Makat çatlağı ameliyatlarından sonra tekrarlama olasılığı çok düşüktür.
Makat çatlağı ilaçla veya botoks gibi farklı uygulamalarla evde tedavi edilebilir. Ancak bunlar daha çok akut yani yeni gelişen makat çatlakları için geçerlidir. Hastalar makat çatlağı ile ilgili şiddetli ağrı yaşandığı durumlarda evde uygulanabilecek en uygun tedavi sıcak su uygulamasıdır. Lokal anestezik ağrı kesiciler kullanılabilir. Ancak sıcak su uygulaması ile ağrının geçmediği hatta tam tersi arttığı durumlarda altta farklı bir hastalık olabileceği unutulmamalıdır. Makat bölgesinde apse de benzer şikayetleri yaratabilmektedir ancak sıcak su uygulaması apse sorunlarında ağrıyı artırabilmektedir.
Ozon tedavisi daha çok yara iyileşmesiyle ilgili uygulanan bir yöntemdir. Ozon tedavisi makat çatlağı ağrısını gidermemekle birlikte yara iyileşmesinde uygulanabilir. Ancak ilk kabızlıkta makat çatlağı tekrar gündeme gelmektedir. Makat çatlağı ameliyatından sonra ozon uygulaması yaranın daha çabuk iyileşmesine olanak sağlayabilir.
Makatın etrafını saran bağırsağın kendi kası bulunmaktadır. Kişi bu kası kendisi kontrol edememektedir. Vücudun farklı nedenlerden dolayı bu kası çok kasması makat çatlağına neden olabilmektedir. Botoks uygulaması ile ameliyatta kesilen kısım etkisiz hale getirilmektedir. Botoks uygulamasıyla soruna yol açan kasın etkisiz hale getirilmesi makat çatlağı şikayetlerini giderebilmektedir. Ancak botoks uygulamasının bazı dezavantajları bulunmaktadır.
Daha çok cerrahi işleme uygun olmayan hastalar tarafından tercih edilmektedir.
Makat çatlağı ne zaman geçer? Sorusunun yanıtı hasta ve hastalığın ilerleme evresine göre farklılık gösterebilmektedir. Hasta ameliyatın aynı günü ayağa kaldırılmaktadır. Sosyal yaşama dönmesi 2-3 günü bulur. Ancak ameliyat yarasının mikroskobik anlamda iyileşmesi 6 ay sürebilmektedir. Hastanın bu sürede doktorun tavsiyelerine uyması önemlidir.
Hemoroit ameliyatının yapılabilmesi bazı şartlar bulunmaktadır. Kanama, ıkınma sırasında makat memelerinin dışa çıkması, şiddetli ağrı vs.) sorunlar varsa ve hastada aynı zamanda şikayetlere yol açan makat çatlığı bulunuyorsa iki ameliyat aynı anda gerçekleştirilebilir. Ancak son yıllarda hemoroit tedavisi mecbur kalınmadıkça keserek yapılmamaktadır. Hastanın ve hastalığın iyi değerlendirilmesi ve buna göre karar verilmesi önemlidir.
Hastaların en merak ettiği konuların başında makat çatlağı ameliyatının riskleridir. Ameliyat olmaması gereken hastalara cerrahi işlem uygulanması yaşanabilecek riskleri artırmaktadır. Makat çatlağı ameliyatından sonra yaşanabilecek risklerin başında gaz ve gayta (büyük abdest) kaçağı gelmektedir. Ancak uygun hastaya doğru şekilde uygulanan tedavilerde bu tür riskler çok azdır. Gaz kaçırma ve dışkılama da kontrolsüzlük özellikle ameliyattan sonraki yakın dönemde görülebilecek sorunlardır. Makat çatlağı ameliyatından sonra hastalar hemen ayağı kalksa da yaranın tamamen iyileşme süreci 6 ay sürebilmektedir. Bu süre zarfında şikayetler takip edilmelidir. 6 ay sonra sorunlar devam ediyorsa hasta tekrar değerlendirilmelidir. Altta yatan farklı hastalıkların da benzer şikayetlere neden olduğu unutulmamalıdır. Bunu yanı sıra makat çatlağı ameliyatından sonra hastanın kabızlık ya da ishal oluşturabilecek şekilde beslenmesine devam etmesi yaşanabilecek sorunları tetikleyebilmektedir.
Hastalıkları iki sınıfta incelemek mümkündür. Apandisit, mide delinmesi, kanser gibi acil ve hayati risk teşkil eden hastalıklar için cerrahi müdahale kaçınılmaz olabilmektedir. Ancak makat çatlağı gibi daha çok sosyal yaşamı olumsuz etkileyen hastalıklarda ameliyatın gündeme gelmesi için bazı kriterler bulunmaktadır.
Makat çatlağı yani Anal fissür ameliyatlarında ameliyat gerektiren durumlar şu şekilde sıralanabilir;
Makat çatlağı ameliyatı konfor ameliyatı olarak tanımlanabilir. Hastada makat çatlağı var ancak her hangi bir şikayeti yoksa makat çatlağı ameliyatı olmasına gerek yoktur. Makat çatlağı ameliyatı olmaması gereken kişilerde gerçekleştirilen cerrahi işlemler farklı sorunlara yol açabilmektedir.
Makat çatlağı ameliyatlarından sonra dikkat edilmesi gereken konular ameliyat öncesi dikkat edilmesi gereken konulara benzerlik göstermektedir.
Makat çatlığı (Anal Fissür) ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gereken konular genel olarak şu şekildedir;
Hastalar makat çatlağı ameliyatından 1-2 gün önce sulu yemekler tüketmelidir. Bu sayede ameliyattan sonraki ilk dışkılama daha rahat olmaktadır. Böylece hasta ameliyattan sonraki ilk günleri daha konforlu geçirebilmektedir.
Makat çatlağı hastaları ameliyatın lazerle yapılıp yapılamadığını zaman zaman gündeme getirmektedir. Makat çatlağı ameliyatlarında lazer yöntemi kullanılmamaktadır. Isı kaynağı olarak kullanılan lazer tekniği daha çok hemoroit ve makat fistülü ameliyatlarında gündeme gelmektedir.
Hastalar makat çatlağı ameliyatının nasıl yapıldığını merak etmektedir.
Makat çatlağı ameliyatı genel olarak şu şekilde yapılmaktadır;
Makat çatlağı (Anal Fissür) muayenesinde hasta dizlerin üzeninde eğilir. Bu sırada alnı ve dirsekleri de sedyeye ya da muayene masasına değecek şekildedir. Hasta bu durumdayken doktor anal bölgeyi kontrol eder. Kontrol sırasında sorunlu bölgenin derisi hafifçe gerilerek gözlemleyerek muayeneyi tamamlar.
Makat çatlağı yani anal fissür evreleri bulunmamaktadır. Ani başlayan yeni makat çatlakları akut makat çatlağı olarak isimlendirilebilir. Akut makat çatlağına neden olan faktörlerin devam etmesiyle akut makat çatlağı zamanla kronik makat çatlağına dönüşebilir. Akut makat çatlağının tedavisinde her zaman cerrahi yöntem uygulanmayabilir. Ancak ilerlemiş makat çatlaklarında cerrahi yöntem ön plana çıkmaktadır.