Dudak, dil, sert damak, ağız tabanı, retromolar bölge (20 yaş diş bölgesi) ve bukkal mukozası (yanak) bölgelerinde gelişen kanser türleri genel olarak “Oral Kavite Kanserleri” olarak adlandırılır. Bu kanserlerin her biri farklı davranış sergiler, ancak hepsi agresif türlerdir. Ağız kanseri, ağız veya dudakların herhangi bir bölgesinde anormal hücre büyümesini içerir.
Ağız kanserleri, mümkün olan en erken aşamada tespit edildiğinde tedavi başarı şansını artırır. Bu tür tümörlerin tedavisinde cerrahi genellikle öncelikli bir yaklaşımdır. Cerrahi mümkün olduğunca geniş bir şekilde uygulanmalı, güvenli olmalı ve cerrahi sınırlar bırakılarak gerçekleştirilmelidir. Operasyon sırasında çıkarılan cerrahi örnekler, patolojik inceleme için hemen değerlendirilmelidir.
Bazı durumlarda, cerrahiye ek olarak kemoterapi de uygulanabilir. Ağız içindeki kanserlerin tedavisinde, özellikle sert damak haricinde, boyun diseksiyonu mutlaka düşünülmelidir. Erken aşamada doğru tedavi yaklaşımıyla, oral kavite kanserlerinin etkili bir şekilde yönetilmesi mümkündür.
Ağız kanserinin gelişiminde birçok risk faktörü etkili olabilir. Uzun süreli ve yoğun tütün kullanımı, tütün ürünleri kullanıcılarında ağız kanseri riskini önemli ölçüde artırır. Tütün kullanımının yüksek olduğu gözlemlenen ağız kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 75’inde tütün kullanımı tespit edilmiştir. Tütün kullanımının miktarı ve süresi arttıkça, ağız kanseri riski de artış gösterir.
Aşırı alkol tüketimi, güneşe aşırı maruz kalma, 40 yaşın üzerinde olma, obezite gibi faktörler de ağız kanseri riskini artırabilir. Özellikle baş ve boyun kanserleri öyküsü bulunan bireyler, sigara içmeye ve alkol kullanmaya devam etmeleri durumunda ağız kanserine yakalanma riskini daha da yükseltebilirler.
Bunların yanı sıra, HPV enfeksiyonu, ultraviyole ışınlar, kötü beslenme alışkanlıkları, bağışıklık sistemi zayıflığı, graft-versus-host hastalığı veya fanconi anemisi gibi belirli sağlık sorunları, kötü ağız hijyeni de ağız kanseri gelişimine katkıda bulunan diğer faktörler arasında yer almaktadır.
Önemli bir not olarak belirtmek gerekir ki, ağız kanseri geçmişi olan bireylerin gırtlak, yemek borusu veya akciğer kanserine yakalanma olasılığı daha yüksek olabilir. Bu nedenle, risk faktörlerini kontrol altında tutmak ve düzenli sağlık kontrollerini ihmal etmemek, ağız kanserinin erken teşhisinde kritik bir rol oynayabilir.
Ağız kanseri, kanserin (karsinom) hücre tipine bağlı olarak sınıflandırılır. En sık rastlanan tür, vakaların yaklaşık %90’ını oluşturan skuamöz hücreli karsinomdur.
Daha az yaygın olan ağız kanseri türleri şunlardır:
Ağız kanseri, aynı zamanda “baş ve boyun kanserleri” kategorisine dahil edilir. Diğer baş ve boyun kanseri türleri arasında şunlar bulunur:
Bu çeşitlilik, ağız kanserinin farklı hücre türlerinden kaynaklanabilen bir kompleks hastalık olduğunu gösterir.
Ağız kanserinin belirtileri, herhangi biri 2 haftadan uzun süre devam ediyorsa, derhal bir sağlık profesyoneline başvurmayı gerektirir. Ağız kanserinin belirtileri şunlar olabilir:
Bu belirtilerden herhangi biriyle karşılaşıldığında, derhal bir sağlık profesyoneli tarafından değerlendirilmelidir.
Ağız kanserinin teşhisi genellikle fiziksel muayene ile başlar. Semptomlar varsa veya yoksa, diş hekimi rutin bir kontrol sırasında ağızda herhangi bir anormal doku değişikliği veya kitleyi fark edebilir.
Lezyonun doğrudan muayenesi veya küçük bir biyopsi alınması, kesin teşhis koymak için kullanılabilir. Biyopsi, dokudan bir örnek alınarak patolojik inceleme için laboratuvara gönderilir.
Teşhis konulduktan sonra, doktor kanserin ağız boşluğu dışında başka bölgelere yayılıp yayılmadığını değerlendirmek için çeşitli testler yapabilir. Bu testler arasında şunlar yer alabilir:
Ayrıca, doktor, gırtlak, yemek borusu ve akciğerlere daha yakından bakmak için boğazdan aşağıya inen bir tüpün ucunda bulunan küçük bir kamera kullanabilir. Bu endoskopik inceleme, kanserin lokalizasyonunu ve yayılımını daha ayrıntılı bir şekilde belirlemeye yardımcı olabilir. Teşhis ve ardından yapılan bu testler, hastanın durumunu değerlendirmek ve uygun tedavi planını belirlemek için önemli adımlardır.
Ağız kanseri tedavi planları, hastanın genel sağlık durumu, kanserin evresi ve lokalizasyonuna bağlı olarak değişebilir. En yaygın tedavi yöntemi cerrahi müdahaledir, bu prosedürde tümör ve çevresindeki sağlıklı dokunun çıkarılması amaçlanır. Eğer kanser hücreleri lenf düğümlerine yayılmışsa, cerrahi aşamada bu düğümler de çıkarılabilir. Robotik cerrahi, ağız kanseri tedavisinde giderek daha fazla kullanılan yenilikçi bir yöntemdir.
Radyoterapi, özellikle küçük tümörlerin tedavisinde birincil seçenek olabilir. Yüksek enerjili x-ışınları kullanılarak kanser hücreleri hedef alınır. Cerrahi sonrasında, mikroskopik düzeyde kalan kanser hücrelerini temizlemek amacıyla da radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapi, kanseri tamamen iyileştiremese de semptomları hafifletmede etkili olabilir.
Kemoterapi, bazı durumlarda cerrahi öncesinde tümörleri küçültmek amacıyla kullanılabilir. Ameliyatla çıkarılamayacak kadar büyük tümörlerde kemoterapi ve radyoterapi kombinasyonu semptomları hafifletebilir.
Erken evre ağız kanserlerinin (Evre I ve II) tedavi şansı genellikle daha yüksektir, çünkü tümörler küçüktür ve lenf düğümlerine yayılmamıştır. Bu durumda, cerrahi ve radyoterapi etkili olabilir. Ancak, ileri evre ağız kanserlerinde (Evre III ve IV), daha agresif tedavi yaklaşımları gerekebilir. Bu evrelerde cerrahi işlemler daha kapsamlı olabilir ve tedavi planı radyoterapi, kemoterapi veya her ikisini içerebilir.
İmmünoterapi, bağışıklık sistemini güçlendiren ilaçların kullanılmasıdır. Standart tedavilere yanıt vermeyen ileri düzey ağız kanseri hastalarında, immünoterapi seçenek olarak değerlendirilebilir. Bu yöntem, kanser hücrelerine karşı vücudun kendi bağışıklık sistemini harekete geçirerek savaşmasına yardımcı olabilir.
Ağız kanseri riskini azaltmak için şu önerilere dikkat edilebilir:
Bu öneriler, ağız kanseri riskini en aza indirmeye yönelik genel sağlık önlemleridir. Ancak, düzenli sağlık kontrolü ve risk faktörlerine karşı bilinçli olmak da önemlidir.
Evet, ağız kanseri ciddi bir sağlık sorunudur ve potansiyel olarak hayati tehlikeler içerebilir. Ağız kanseri, ağız, dudak, dil, dişetleri, yutağın üst kısmı ve ağız tabanında ortaya çıkabilen bir tür kanserdir. Tedavi edilmediğinde veya erken aşamada teşhis edilmediğinde, ağız kanseri çeşitli komplikasyonlara ve hayati tehlikelere yol açabilir.
Ağız kanserinin potansiyel tehlikeleri şunları içerebilir:
Erken aşamada teşhis ve uygun tedavi ile, ağız kanserinin etkileri azaltılabilir ve iyileşme şansı artabilir. Bu nedenle, ağız kanseri belirtileri fark edildiğinde veya risk faktörleri varsa, hemen bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Rutin diş hekimi kontrolleri ve düzenli sağlık muayeneleri de ağız kanseri teşhisinde önemli rol oynayabilir.
Ağız kanseri, genellikle orta ve ileri yaşlarda daha sık görülür. En yaygın olarak 40 yaşın üzerindeki bireylerde teşhis edilir, ancak genç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Risk faktörleri, yaşla birlikte arttığı için ileri yaş, ağız kanseri için bir risk faktörüdür.
Özellikle 50 yaş ve üzerindeki bireylerde ağız kanseri sıklığı artar. Ancak, genç yetişkinler ve hatta adolesanlarda da görülebilir. Bu durum genellikle genç yaşlarda tütün veya alkol kullanımı, cinsel yolla bulaşan HPV (human papillomavirus) enfeksiyonu gibi risk faktörleriyle ilişkilidir.
Ağız kanserinin genç yaşlarda ortaya çıkması, risk faktörlerine ve bireyin genel sağlık durumuna bağlıdır. Tütün ürünleri kullanımı, aşırı alkol tüketimi, HPV enfeksiyonu, kötü ağız hijyeni, güneşe aşırı maruz kalma gibi faktörler, ağız kanseri riskini artırabilir.